23 Şubat 2025

Güncel Haber Sitesi

Eğitim, Sağlık, Ekonomi, Teknoloji Haber Sitesi

Donald Trump sanata da el attı: Nazi tepkisi

Trump’ın ikinci döneminde sanat ve kültür üzerindeki baskıları, otoriter rejimlerin tarihsel uygulamalarını hatırlatıyor. Ulusal sanat fonlarını ideolojik projelere yönlendirmesi ve sanatsal çeşitliliği kısıtlaması, kültürel bir savaşın habercisi olarak görülüyor.

“`html

Trump’ın Sanat ve Kültür Üzerindeki Yeni Kontrol Çabaları: Otoriter Rejimlerin İzinde

Donald Trump’ın ikinci başkanlık dönemi, sanat ve kültür üzerindeki etkisini artırma çabaları ile dikkat çekiyor. Ed Simon tarafından kaleme alınan bir yazıda, Trump’ın sanata yönelik girişimlerinin, Nazi Almanyası’nın kültürel baskı politikalarıyla benzerlikler taşıdığına vurgu yapılıyor. Bu durum, sadece sanatsal bir mesele değil, aynı zamanda ideolojik bir mücadele olarak öne çıkıyor.

“Trump, ‘Dejenere Sanat’ı Yeniden Getiriyor” başlıklı yazıdan detaylar:

Trump yönetimi, ikinci dönemine başlarken sanata olan ilgisini artırmaya başladı. “Federal Binaları Tekrar Güzelleştirme” başlıklı 2020 çıkışlı yürütme emri, oldukça katı kurallar getirerek gelecekteki tüm projelerin Neoklasik mimari tarzlarla uyumlu olmasını zorunlu hale getirdi. Ayrıca, Barry Goldwater, Douglas MacArthur ve Vince Lombardi gibi figürlerin onurlandırıldığı geleneksel heykellerin yer aldığı “Amerikan Kahramanları Ulusal Bahçesi” ile ilgili bir başka yürütme emri de gündeme geldi.

Bu yürütme emirlerinden ikisi, Başkan Joe Biden tarafından iptal edildi; ancak Trump’ın ikinci döneminde tekrar gündeme geldi. Şimdi yeni yönetim, sanat kurumları üzerindeki denetimini durumu endişe verici bir şekilde güçlendiriyor.

Örneğin, Ulusal Sanat Vakfı, Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılık (DEI) konusuna yönelik fonları keserken, “Amerika Birleşik Devletleri’nin yarı beş yüzüncü yılını kutlayan projelere” öncelik vermeye başladı.

DEJENERE SANAT

Öne çıkan bir diğer olgu, Trump’ın John F. Kennedy Sahne Sanatları Merkezi yönetim kurulunu feshedip, kendisinin başkan olarak atanmasıydı. Ayrıca bu durumu, sosyal medyada “Amerikan Sanat ve Kültürünün ALTIN ÇAĞI” hayalini övdüğü bir gönderide anlattı. “DRAG GÖSTERİLERİ VEYA DİĞERİNE YER YOK – SADECE EN İYİLER!” şeklinde ifade ettiği bu sözler dikkat çekti.

Trump, başka bir paylaşımında, “Kültürel çürümeye karşı sert bir savaş başlatacağım! Amerikan Sanatını Tekrar Güzel Yap!” ifadelerine yer verdi. Bu sözler, Adolf Hitler’in tarihsel olarak benzer ifadeleri anımsatıyor.

Trump ve Hitler’in sanatsal taleplerinin bu denli paralellik göstermesi, kaygılandırıcı bir durum. Bazıları başkanın faşist eğilimleri üzerine hâlâ şüpheler taşırken — Elon Musk’ın söylemleri de bu duruma ışık tutuyor — MAGA hareketinin sanata olan ilgisi, daha karanlık bir dönemi işaret ediyor.

İlk Trump yönetimi döneminde, sanat eserleri için gerekli fonlamalar ve projeler kısıtlamalara rağmen devam etti; ancak ikinci dönemle birlikte bu durum değişiyor. Trump’ın Kennedy Center’a başkanlık etme arzusu, adeta bir zaman kaybı gibi görünüyor.

Faşizm, doğal olarak kültürel kontrol konusuna odaklanır. Trump’ın tavırları, yalnızca bir şaka olmaktan çok, faşist eğilimlerin belirgin bir işareti olarak öne çıkıyor.

HİTLER ve SANAT POLİTİKALARI

Hitler, zamanında kötü bir ressam olarak anılsa da, sanatı kullandığı yöntemlerle büyük bir güç haline dönüştürdü. Sanat üzerinden stüdyolar kurdu, yeni müzelerin inşasını denetledi ve Nazi ideolojilerini yücelten sergiler düzenledi. 1937-1944 yılları arasında, Münih’te Büyük Alman Sanat Sergileri’nde, Nazi propagandasını destekleyen sanat eserleri sergilendi.

Frederic Spotts, “Hitler ve Estetiğin Gücü” adlı eserinde, Hitler’in estetik takıntısının yalnızca kişisel bir hobi değil, aynı zamanda siyasi vizyonunun temel taşı olduğunu kaleme alıyor. Bu, kültürel bir çatışmanın görünen yüzüydü. Amerikalı gazeteci Andrew Breitbart’ın belirttiği gibi, “siyaset, kültürün bir yansımasıdır”.

Bir kültür savaşının dinamiklerinin her zaman sıcak kalacağını ve sadece kültüre ait olmadığını unutmamak önemlidir.

Susan Sontag, 1975’te yazdığı makalede, faşizmin yalnızca bir ideoloji değil, aynı zamanda belirli bir estetik siyasetin parçası olduğunu vurguluyor. O dönem Nazi partisi tarafından düzenlenen Dejenere Sanat Sergisi, pek çok önemli sanatçının eserlerinin sergilendiği yerdi.

Nazi gözetimi altında bu sergiler, beklenmedik şekilde büyük bir ilgi gördü; sergi açıldığında, kısa sürede bir milyondan fazla ziyaretçi çekti. Hitler’in sanatsal seçimleri, genel olarak çok katı ve anti-modernist bir anlayışa dayanıyordu.

Trump, sadece Hitler ile benzer bir ideolojiye sahip değil, aynı zamanda sanatı kontrol ederek kendi gücünü pekiştirmeye çalışıyor. Bu durum, hükümetin diğer alanlarındaki stratejik önemini gözler önüne seriyor. İlk Trump döneminde kültürel alanda gelen eleştiriler, bu dönemde yeterince ciddiye alınmadı.

Trump, sanatçılar üzerindeki kontrol arayışında yanıtlamak zorunda olduğumuz bir soruyla karşı karşıya bırakıyor: Ruhumuzu nasıl koruyabiliriz?

“`